
Ankara’nın başkent ilan edilmesinin ardından 1920’lerde Kızılay, Sıhhiye, Kavaklıdere hattı “Yenişehir” olarak adlandırıldı. Bu bölge, memur lojmanları, bakanlık binaları ve sağlık kurumlarıyla Cumhuriyet’in modern şehir vizyonunu temsil ediyor ve güveni yansıtıyordu. Sıhhiye ise bu yeni düzenin merkezinde yer alıyor, düzenli altyapısı, modern planlaması ve güvenli yapısıyla dönemin örnek semti kabul ediliyordu. Ancak yıllar içinde bölgenin kimliği, fonksiyonu ve sosyolojik yapısı büyük bir dönüşüm geçirdi.
Modernleşmenin Merkezi: ‘Yenişehir’ Sıhhiye
Cumhuriyetin ilanıyla beraber Yenişehir projesiyle oluşturulan Sıhhiye, Türkiye’de modernleşme ideolojisinin ilk mekânsal örneklerinden biriydi. Memurlar ve akademisyenler bu bölgede toplanmış, geniş bulvarlar, ışıklandırılmış sokaklar ve sağlık yapılarıyla semt planlı bir yaşam alanı haline getirilmişti. İnsanlar mesaileri bittikten sonra yürüyüş yapmak ve sosyalleşmek için Yenişehir’e giderlerdi. Bölgenin güvenli alan olarak yapılandırılmasının temelinde: düşük nüfus yoğunluğu, sakin atmosfer, bürokratik yaşam düzeni, planlı şehircilik yaklaşımı gibi faktörler bulunuyordu.
1950–1980: Kurumlardan Oluşan Bir Merkeze Dönüşüm
Adliye, fakülteler, hastaneler ile yoğun bir gündüz nüfusunu oluşturuyordu. Bu dönemde Sıhhiye, memur mahallesinden çıkıp kurumsal bir hale dönüştü. Tıp Fakültesi ve Hacettepe çevresindeki sağlık yapıları, adliye binaları, üniversite birimleri ve bakanlık yapıları semtin gündüz nüfusunun hızla artmasında etkin rol oldu. 1980–2000’lerde ise Ankara büyüdükçe Kızılay’ın ticari yoğunluğu arttı; birçok kamu kurumu ve memur aileler daha üst semtlere taşındı. Sıhhiye, planlı yaşam alanı kimliğini kaybederek işlevsel ama ruhu olmayan bir kurumsal bölgeye dönüştü. Bürokrasi yavaş bir şekilde Çankaya’ya yöneldi. Sonuç olarak sosyologların aidiyetsiz mekân dediği kavram, bu dönemde Sıhhiye’nin hâkim atmosferi haline geldi. İnsanlar buraya çalışmaya, işlerini halletmeye ve bir yere ulaşmak için geliyorlardı ama kalmıyorlardı.
2000–Günümüz: Transit Bir Merkeze Dönüşen Sıhhiye
Ulaşım ağlarının yoğunlaşması Sıhhiye’nin önemini sürdürmesini sağladı; ancak bu önem artık bir yaşam alanı değil, bir transfer ve geçiş noktası haline gelmişti. Bugün Sıhhiye: sağlık çalışanları, avukatlar, adliye personeli, üniversite öğrencileri ve kamu görevlilerinden oluşuyor ancak gece, ticari hareketliliğin olmadığı, sokakların boşaldığı bir alan konumunda yer alıyor.
Bölge, Ankara’nın tam merkezinde yer almasına rağmen konut kültürü zayıf, sosyal hayat sınırlı ve işlevi çok ama kimliği zayıf bir yapıya sahip. Sıhhiye’nin bugünkü ruh hâli, mekâna gelen bireylerde geçicilik duygusu oluşturuyor. İnsanlar için Sıhhiye, bir görev noktasından ibaret; bu da mekânla duygusal bağ kurulmasını engelliyor. Sıhhiye’nin hikâyesi, Cumhuriyet’in modern şehriyken, günümüzün işlevsel ama ruhsuz kent merkezine kadar uzanan bir süreci anlatıyor. Bir zamanlar planlı, güvenli ve örnek yaşam alanı olan bölge; bugün Ankara’nın kurumsal kalbi, fakat aidiyet yapısı olmayan alanlarından birine dönüştü. Sıhhiye’nin dönüşümü, yalnızca bir semtin değil; Ankara’nın sosyal yapısının, şehir kültürünün ve psikolojik kent deneyiminin de yüzyıllık bir özeti niteliğinde.