Bin dokuzyüzlü yılların başındaki kulüplerin hepsinin tarihi misyonları ve çok önemli tarihi hikayeleri var. İstanbul kulüpleri ile birlikte Ankaragücü'nün, Gençlerbirliği'nin, Altay'ın, Karşıyaka'nın kuruluşlarında çok değerli tarihi hikayeler var. Bu tarihi hikayeler, bırakın futbolu; Türkiye Cumhuriyeti'nin kurtuluşunda veya kuruluşunda ön plana çıkan önemli olaylar.
60 sonrası kulüpler, ülke futbolundaki bir akım sonucu kuruldular. Tabii bu kulüplerde çok özel kulüpler ve tarih sayfasında yerlerini aldılar. Örnek olarak Trabzonspor ve Bursaspor'u sayabiliriz.
KURUMSAL HAFIZA VE AİDİYET!
Buradan şuraya gelmek istiyorurum. Kulüplerin kurumsal hafızaları yok edilmemeli. Değer ve önem verilmeli. Bunlar kaybedildiğinde Karşıyaka'nın, Altay'ın, Ankaragücü'nün düştüğü durumu düşüyorsunuz.
Bir de kurumsal hafızasını kaybetmeyen kulüpler var. Örnek Gençlerbirliği.
Gençlerbirliği bu sezon şampiyon olup Süper Lige çıktı. Bu büyük, hatta çok büyük bir başarı. Diğer rakiplerine göre daha mütevazi kadro, daha mütevazi bütçeyle Süper Lige çıkmayı başardılar.
Ülkemizde başarıya sahiplenen çok olur. Gençlerbirliği'nin başarısında ve şampiyonluğunda elbette, başkan Osman Sungur ve teknik direktör Hüseyin Eroğlu'nun büyük katkısı var.
Ama birde gözle görülmeyen kahramanlar var. İşte onlardan birisi Gençlerbirliği Sportif Direktörü Ali Ekber Düzgün.
Ali Ekber Düzgün, sessiz ve sakin bir şekilde, takımın kurumsal yapısına ve kulüp genlerine zarar vermeden, en makul yöntemlerle, birleştirici ve sorun çözücü bir şekilde, bulunduğu konumu doldurdu ve başarının en büyük mimarlarından birisi oldu.
Bir kere en büyük başarısı fiyat performans ekseninde başarıyı yakalaması. Her oyuncudan en minimum ücretle, en maksimum verimi almayı başardı.
Oyucuların paralarının ikinci, üçüncü şahıslara uçmamasını sağlayarak oyunculara güven verdi.
Her teknik direktörü kulübe sokmadı. Hak edene, hak ettiği görevi verdi.
En büyük başarılarından birisi transferdeki başarısı. Transferlerde katkısı büyük. Hatta en ön planda. Sezon başında yaptığı transferler ortada. Sadece 2 örnek kaptan Sinan Osmanoğlu ve Zuzek.
Devre arası nokta atışı transferler: Popa, Leo, Hanusek, Joca. Adem Eren Kabak. Hepsi en verimli bir şekilde katkı yaptı.
Oyuncu seçiminde harika bir yöntem uyguladı. Kendisi buna "Doğal scout" luk diyor.
Nasıl oluyor? İşte burada kulüp kurumsal hafızası devreye giriyor. Ali Ekber Düzgün oyuncu almadan önce gidiyor, kulüpte görev almış eski oyunculara. Örneğin eski futbolcular, Stancu'dan Zec'ten Gosso'dan alacakları oyuncular hakkında bilgiler alıyor. Onlarla artı ve eksileri değerlendiriyor.
Artı ne yapıyor: gidiyor almak istediği oyuncuları, eski çalıştığı kulüplerdeki güvenilir dostlarıyla istişare ediyor. Ve kafasına yatarsa, kulüp maliyete uyarsa oyuncu transfer ediyor.
Her oyuncuyu kulüp kapısından içeri sokmuyor.
Çünkü kulüp aidiyetine çok önem veriyor.
Burada başka bir örnek verelim: Ankaragücü nasıl çalışıyor? Ankaragücü elini kolunu iş bilmezlere, aidiyetsizlere, futbol cahillerine kaptırmış.
Kulüp sevgisi, saygınlığı olan 1 tane adam Ankaragücü'nde bırakmamışlar. Ve gelinen noktada Ankaragücü'nü 2.Lige düşürmüşler.
Evet Gençlerbirliği bugün ekonomik anlamda belki sorunlu. Parasal sıkıntılar var.
Ama Türk futbolundaki en önemli rol model kulüpleriden birisi. Transfer yasağı da alsa, ekonomik sıkıntılar da çekse, Ali Ekber Düzgün gibi, kulüp hafızası olan, kulüp aidiyetini gözeten yöneticileri var.
Geçtiğimiz sezon başka takımlara kiralıkdıkları 17 genç futbolcu bile, kulübün geleceğinin garantisi olarak sayılabilir.