Türkiye’nin Başkentinden Süper Ligde bir takımın olması, herkes açısından çok olumlu bir gelişme olacaktı. Camia özlediği Süper Ligde maç izleyecekti, medya Süper Lig maçlarından haber yapacaktı.
Zaten kombinelere gösterilen ilgi de bunun en önemli örneğiydi. Gençlerbirliği camiası, hemen aksiyon aldı ve yaklaşık 10 bin kombineyi bir çırpıda tüketiverdi.
KONGRE CAMİAYI AYRIŞTIRDI
Ancak Süper Lige çıktıktan sonraki süreç gerçekten kötü yönetildi. En başında kongre çok geç yapıldı. Ve daha üzüntü veren olay; yıllar sonra bileğinin hakkıyla, takım adeta vura vura Süper Lige çıkmasına rağmen, kongrede camia kenetlenmesi gerekirken ayrıştı.
Oysa öyle bir kongre olmalıydı ki, gümbür gümbür, coşkulu, heyecanlı geçmeliydi.
Başkan Osman Sungur onore edilmeliydi.
Ama Osman Sungur’da camiayı ayrıştırma yerine bütünleştirmeliydi.
Ancak naylon üyelikler veya isim sponsorluğu konularıyla büyük bir savaş yaşandı.
Seçilen yönetim ve seçilen yönetimi seçenlerin camianın içinden olmayan insanlardan oluşması da eleştiri konusu oldu.
Maalesef kongrede büyük bir kırılma yaşandı.
Oysa Başkan Osman Sungur, o kadar yeni üye almasa, “Gelin kenetlenelim!” diyerek camia içinden bir yönetim oluştursa, isim sponsorluğunu filan gündeme getirmesi inanıyorum ki, tek adayla bir kongreye gidilir. Başkan Osman Sungur yıllar sonra takımı Süper Lige çıkaran başkan olarak anılır ve kongrede omuzlara alınırdı.
Ki bunu hak etmişti. Çünkü küme düşer denilen bir takımı Süper Lige çıkarmıştı.
SÜREÇ KÖTÜ YÖNETİLDİ VE YÖNETİLİYOR
Kongreden sonra tüm dikkatler transferlere verildi. Ki transfere de aslında iyi başlanmıştı. Talisson, Goutas, Kyabou iyi isimlerdi.
Ama sonra iş rayından çıktı. Ali Ekber Düzgün’ün transferlerde pasifize edilmesiyle çorbaya dönen bir transfer dönemi geçirildi. Gençlerbirliği için çok lüks, inanılmaz maliyetli transferler yapıldı. Bu transferlerle kulübün geleceği adına sıkıntılı bir süreç başlatıldı.
SIKINTI BÜYÜK!
Bu yazıyı okuyan her Gençlerbirliği taraftarı transferle ilgili yaşanan süreci benden iyi biliyor. O yüzden konuyu uzun uzun yazmayacağım. Gereksiz olur. Zaten şampiyon kadronun iskeletinin bozulması, 10 transfer planlanması, ancak 18 transferle takımın çorbaya çevrilmesi her şeyi anlatmakta.
Bizim geçmişte Ankara’da yaşadığımız çok ama çok büyük tecrübeler var. Bakın transfer yapabilirsiniz, pahalı transferde yapabilirsiniz. Pahalı transferden verim de alamayabilirsiniz.
Ancak bir taraftan transfer yaparken, diğer taraftan takım kadrosunu hunharca dağıtırsanız, her zaman işe yarayabilecek yerlileri, eldeki her genç oyuncuyu bir tarafa satarsanız sıkıntı büyür.
Gençlerbirliği’nde bir gelenek vardır. Yıllardır her sezon öncesi kadroda yer almayacak oyuncular başka takımlara kiralanır, oralarda pişer ve takıma dönerdi.
Ama şu an, birkaç istisna haricinde oyuncular ya satıldı, ya da sözleşmeleri fesih edildi.
Bu kiralık oyuncular Gençlerbirliği’nin güvencesi olurdu.
Örnek veriyorum. Tabii ki istemeyiz ama, hadi takım bu sezon sonunda küme düştü.
Peki yeni sezon için bir gelecek planlamanız var mı? Bu kadar oyuncu gönderdiniz. Bu kadar borçla nasıl transfer yapacaksınız?
İşte burada kulübün kurumsal hafızası Ali Ekber Düzgün gibi emektara büyük haksızlık yaptınız! İşte Ali Ekber Düzgün’ün önemini o gün anlayacaksınız.
Transferde doğal olarak Hüseyin Eroğlu söz sahibiydi. Ki hakkıdır. Peki ya Eroğlu gönderilirse veya istifa ederse ne olacak?
Gençlerbirliği yönetiminin bu konularda bir B Planı var mı?
Öte yandan camiada yine bir kongre konuşuluyor. Bunun da seçim kongresi değil de isim hakkı kongresi olacağı dillendirilmeye başlandı.
Ligdeki 5’te 0’ı yazmaya bile gerek görmüyorum.
Bu işin sorumluları kimse gereği yapılsın!
Büyük hatalar yapıldı.
Şampiyon kadroyu hiç bozmadan lige girsen bile, bu takım 5’de 0 çekmezdi!